Manhattan Projesi’ndeki rolü ve atom bombasını buluşuyla tanıdığımız J. Robert Oppenheimer, Christopher Nolan’ın aynı isimli filmiyle tekrar gündeme geldi. Filmin karmaşık kurgusu Nolan’ın imzası; aslında yine Oppenheimer’ın karakteriyle filmin karmaşası uyuşmakta. Fakat Nolan, Oppenheimer’ın iç dünyasına değinmiyor ve eğer hayatına dair araştırma yaparsanız bazı önemli detaylardan hiç bahsetmediğini görebilirsiniz.
22 Nisan 1904 New York doğumlu Robert Oppenheimer bir boğa burcu ve boğa stelyumlu. Güneş, Merkür, Mars, boğa burcunda yer alıyor. Boğa burcu fiziksel dünya ve maddeyle bağlantılıdır; babası küçükken ona bir mineral kiti almış ve böylelikle jeolojiye ilgi duymaya başlamış. Pek çok doğa bilimcinin haritasında Mars’ı boğada görüyoruz. Yükseleni ikizlerde, harita yöneticisi Merkür ise 12. evde boğa burcunda ve kova burcundaki Satürn ile kare açıda. Kare açılar zorlandığımız ancak harekete geçiren açılardır. Satürn hayattaki görevimizi gösterir; 9. Evdeki Satürn, onun akademisyen ve araştırmacı olduğunu gösteriyor, ayrıca toplumu ve kitleleri değiştireceğini, toplumsal yapılar üzerinde olumlu/olumsuz etkileri olacağını da görüyoruz. Bu sadece bilim değil, toplumsal konulara ve inançlara olan ilgisini de anlatıyor. Harita yöneticisi Merkür uzun süreler yalnız kalarak takıntılı bir şekilde araştırma yapacağını ve iç dünyasında oldukça depresif ve karamsar bir mizaca sahip olduğunu anlatıyor. Ayrıca iflah olmaz bir sigara bağımlısı. Bağımlılıkları ve psikolojik sorunları hayatını oldukça etkilemiş. Gençliğinde kolit oluyor (Merkür, bağırsakları da yönetir) ve gırtlak kanserinden ölüyor.
Öncelikle atom bombasını bulması ve tarihe adını yazdırması bir görev. Bunu gösteren pek çok nokta var haritasında. Kolektif gezegenlerin haritada akslarla ilişkisi var ise kişinin hayatı yaşadığı toplum ve zamanın etkisi altındadır. Gücü ve tahrip etmeyi gösteren Plüton ikizlerde Vesta asteroidi ile kavuşumda. Vesta, Plüton ile birlikte; her ne pahasına olursa olsun ateşi yakmak, kendini adamak demek, kendini karanlığa ve yok etmeye adamak şeklinde de yorumlanabilir. Toplumsal değişimi simgeleyen Uranüs (Uranyum) alçalan noktasında 29 derecede kadersel ay düğümlerine kare. Diğer kolektif gezegen Neptün ise haritanın en yüksek noktası MC ile üçgen açıda. Haritanın tepe noktası (MC), kişinin hayatında ulaştığı en yüksek noktayı gösterir. Tepe noktası yüksek idealizmi, inançları, mağduriyeti ve hayalleri simgeleyen son burç balıkta. Kendisini Bhagavad Gita’dan aldığı sözlerle anıyoruz: “Now I become death, the destroyer of worlds.” (“Şimdi ölüme dönüştüm, dünyaların yıkıcısına.”)
Oppenheimer teorik fizikçi olmasaydı bir aktör, sanatçı ya da şair olabilirdi. İlişkiler, bereket ve kazançları gösteren Venüs ve Jüpiter’i sosyal hayat, hayaller ve büyük şans evi olarak da nitelendirilen 11. evde kavuşumda görüyoruz. Çevresi ve kadınlar tarafından çok seviliyor, ayrıca ailesi de zengin, yokluk çekmemiş biri. Komünizmle bağlantısı, siyasi ve toplumsal konulara ilgisi, kadınlarla olan tutkulu ilişkileriyle başlıyor. Öncesinde Oppenheimer siyaset ve ideolojiyle ilgilenen biri değil. İlişkileri gösteren 7. evi Jüpiter yönetiyor ve Uranüs 7. evde. Uranüs etkisiyle ani karşılaşmalar hayatını değiştiriyor. Yedi sene birlikte olduğu psikiyatrist ve aktivist yazar Jean Tatlock ve eşi Kitty, komünist parti üyesiydi. Jüpiter Alpheratz yıldızı üzerinde, bu da özgür ve bağımsız kadınlar demek. Her iki kadın da dönemin kadınlarından farklıydı. Tatlock’un lezbiyen olduğunu düşündüğü kayıtlarda geçiyor, Kitty ise Oppenheimer ile birlikte olduğunda evliydi. Tatlock intihar ederek ölür, bu Oppenheimer’ı hayatı boyunca etkileyen bir ilişki olur. Kitty ile olan evliliği ise çok hızlı bir şekilde gerçekleşmişti.
Oppenheimer, göründüğünden çok daha hassas ve derin bir kişilik. Hayatında kadınların rolü o kadar önemli ki, ilişkileri üzerine bir kitap dahi yazılmış; eğer özel hayatını merak ediyorsanız Shirley Stershinsky’nin yazdığı “An Atomic Love Story: The Extraordinary Women in Robert Oppenheimer’s Life” ilginizi çekebilir.