1900’lü yılların başında Türk modası denildiğinde kökeni Osmanlı İmparatorluğu’nun zengin kültürel mirasına dayanan geleneksel kıyafetlerden bahsedilirdi. 1920’lerde Cumhuriyet’in ilanı ve modernleşme hareketleriyle birlikte köklü bir değişim ve dönüşüm süreci başladı. Batılılaşma ve modernizasyon çabalarıyla birlikte moda yeni, sade ve fonksiyonel bir çizgi ve kimlik kazandı. Gelenekten geleceğe Türk modasının gelişimini üç bölümde inceleyebiliriz.
I.Dönem: Gelenekselliğin Işığında
1923 yılında Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Eşitlik, özgürlük, yenilik gibi kavramlarla tanışan Türk halkı için siyasi, sosyal ve kültürel açıdan birçok alanda değişim kaçınılmaz oldu. Moda da bu değişimden payını fazlasıyla aldı. Osmanlı Devleti’nden temel alan zengin kültürel katmanlı geleneksel kıyafetler, demokrasiyle birlikte daha sade, fonksiyonel ve cinsiyet eşitliği ilkesine dayalı olarak revizyon sürecine girdi. 1934 yılında gerçekleşen Kıyafet Devrimi, Türk halkının stil ve moda estetiği için ilk dönüm noktasıydı. Daha önceki dönemlerde giyilen çarşaf ve peçe yerine uzun etek, pantolon, ceket, yelek gibi çağdaş kıyafetler giyen kadınlar kısa sürede bu yeni Batılı görünümü benimsedi. Öte yandan tüm dünyada 20’li yılları etkisi altına alan canlı ve parlak renkler, Art Deco akımı, simli, püsküllü flapper tarzı elbiseler, inciler, fötr şapkalar ve tüy aksesuarlar Türk kadınlarının da radarına girdi.
Erkek giyiminde ise Fransız ve İngiliz modasının etkisiyle dar kesim takımlar, kısa kollu gömlekler, kravat, papyon gibi aksesuarlar ve fes yerine şapka kullanımı popüler hale geldi. Sonraki yıllarda hem dünya hem de Türkiye siyasi tarihi için çalkantılı süreç devam etti. 1930’lı yıllardaki ekonomik kriz henüz yeni yapılanan bir devlet için oldukça sancılıydı. Yaşanan kıtlık dönemi minimalleşme hareketlerini gün yüzüne çıkardı. Moda da bu dönemde sadeleşme ve sessizleşme sürecine geçiş yaptı. Sonraki yıllarda II. Dünya Savaşı’nın gerçekleşmesi tüm dünyada olduğu gibi Türk modasında da büyük etki sahibi oldu. Erkek nüfusun savaşa gitmesiyle daha maskülen bir stil sergilemeye başlayan kadınların giyim kuşamında daha keskin siluetler, geniş omuzlu vatkalar ve fonksiyonel pantolonlar göze çarpmaya başladı. Modada güçlü kadın figürünün altının çizildiği bu dönemin ardından, savaşın da sona ermesiyle, ince bel vurgusunu yansıtan daha feminen bir moda estetiği kendini gösterdi.
Türk modasının 1920’lerden 1950’lere kadar olan bu ilk dönemi, çağdaş Türk toplumunun geleneksel ve modern unsurları bir araya getirme çabasını yansıtmaktadır. Moda, toplumun değişen ihtiyaçları ve değerleriyle paralel olarak evrilmiş, geleneksel giyim tarzlarından modern ve pratik tasarımlara doğru ilerlemiştir.
II.Dönem: Modernleşme ve Batılılaşma
1960’lı yılların modasında gençlik, enerji ve özgürlük arayışı belirgin bir şekilde kendini gösteriyordu. Bu dönemde gençler, sadece giyim tarzlarıyla değil, yaşam tarzlarıyla da geleneksel normlara meydan okuyorlardı. Rock’n’roll, punk, wave gibi yeni müzik türlerinin ve popüler kültürün etkisiyle, gençlerin giyim tarzları daha cesur ve asi bir hal aldı ve 1960’larla birlikte Türk modasında önemli bir değişim dönemi başladı. Dünya modasından yansıyan müzik etkisi, gençlik akımları ve özgürleşme duygusu dönemin modasını şekillendiren faktörler arasndaydı. Tüm bu etkenlerle birlikte Türk modası da Batı tarzı giyimi daha fazla benimsenmeye başladı.
60’lı yıllarda mini etekler, moda dünyasına adeta bir devrim yarattı. Bu dönemde kadınlar klasik etek uzunluklarından vazgeçerek daha kısa etekler gitmeye başladılar. Cesur kesimler, vücut hatlarını vurgulayan tasarımlar ve geometrik desenler, bu dönemin moda unsurlarını belirledi. Özetle; gençler arasında Batılı kıyafetlerin popülaritesi arttı ve mini etekler, dar paça pantolonlar ve geometrik desenler oldukça ilgi görmeye başladı. Moda endüstrisinin gelişimi ve küreselleşme, Türkiye’de de etkiliydi şüphesiz. Türk tasarımcıları, Batı tarzının yanı sıra geleneksel Türk motiflerini de koleksiyonlarına dahil ediyorlardı. Geleneksel Türk motifleri ve dokumaları modern tasarımlarla bir araya gelerek yaratıcı koleksiyonların doğmasına vesile oldu. Tüm bunlar Türk modasının köklerine ve kültürel mirasına bir bağlılık göstergesiydi. Türk tasarımcılar Batı’dan ilham alırken aynı zamanda Türk kimliğini ve kültürünü yansıtan eserler üretmeye çalıştılar.
1970’ler ve 80’er, Türk modasının renkli ve dinamik yıllarıydı. Küresel değişimlerin etkisiyle Türk gençliği kendi moda ifadesini bularak renkli ve eklektik tarzlar benimsedi. 1970’ler, özgürlük, barış ve doğa sevgisi temalarının moda dünyasına yansıdığı bir dönemdi aynı zamanda. Hippi kültürü, Türk gençleri arasında da kabul görerek salaş ve doğal tarzların moda sahnesinde yerini almasına katkıda bulundu. Renklerin ve desenlerin bir araya geldiği bu dönemde çiçek desenli kıyafetler, yırtık jean’ler, uzun etekler ve platform topuklu ayakkabılar öne çıktı. Doğa ile uyumlu renk paletleri moda trendlerini belirlerken doğal kumaşlar daha sık tercih edilir oldu.
1980’lerde ise Türk modasında kimi dönemlerde aşırılığa kaçan, parlak renkler ve dikkat çekici desenler öne çıktı. Popüler kültürün etkisiyle gençler arasında glam rock tarzı yaygınlaştı. Aksesuarların ve abartılı makyajın moda sahnesinde büyük bir yeri vardı. Renkli ve enerjik olarak tanımlanan bu dönemin modada abartılı kesimler, parlak renkler ve geometrik desenler öne çıktı. Kadın modasında büyük omuzlu ceketler, yüksek bel pantolonlar ve volan detayları popüler oldu. Aksesuarlar da oldukça büyük ve gösterişliydi; büyük küpeler, kalın kemerler ve renkli çantalar sıkça tercih edilir oldu. Türk modasında bu dönemde gençlik kültürüne yönelik tasarımlar önemli yer tutuyordu. Gençler, müzik ve pop kültüründen esinlenerek kendi tarzlarını oluşturdu. Popüler olan müzik videoları ve ünlülerin etkisiyle, gençlerin giyim tarzları hızla değişti, sokak modası her şeye hakim oldu.
III.Dönem: Kimlik arayışı, yeniden yapılanma ve yeni dünya
1990’lı ve 2000’li yıllar, Türk modasının büyük değişimler yaşadığı ve uluslararası arenada kendine sağlam bir yer edinmeye başladığı yıllar oldu. Bu dönem, kültürel ve ekonomik değişimlerin yanı sıra dijitalleşme ve globalleşmenin etkisiyle Türk modası da değişimlere sahne oldu. Zira 90’lar ve 2000’ler, Türk modasının kimlik arayışı içinde olduğu bir dönemi temsil eder. Bu dönemde Türk tasarımcılar uluslararası arenada tanınmak için büyük çaba sarf etti ve kendi kültürel miraslarını modern tarzlarla birleştiren koleksiyonlar üretti. Geleneksel Türk motiflerini, dokularını ve renklerini tasarımlarda sıkça kullanarak uluslararası arenada fark yarattı. Öte yandan sürdürülebilirlik ve etik modanın önemi de arttı. Türk tasarımcılar, yerel dokumacılığı ve doğal malzemeleri kullanarak bu alandaki moda trendlerine uygun koleksiyonlar sunmaya başladılar. Bu durumun Türk modasının küresel düzeyde sürdürülebilirlik ve çevresel bilinç konularında lider bir rol üstlenmesine olanak sağladığını söyleyebiliriz.
Günümüzde Türk modası artık sadece Türkiye sınırlarında değil, uluslararası alanda da büyük bir etkiye sahip. Dünya çapında tanınan Türk tasarımcılar ve markalar, kültürel miraslarını modern tarzla birleştirerek başarılı koleksiyonlar sunuyorlar. Moda haftaları, defileler ve sosyal medya gibi platformlar aracılığıyla global bir izleyici kitlesiyle buluşuyor ve uluslararası alanda ilgi görüyorlar. E-ticaretin küresel çaptaki gelişimi, yurtdışı bağlantıların artması, ekonomik büyüme ve uluslararası markaların Türkiye’ye girişi, Türk modasının çeşitlenmesine ve modernleşmesine katkı sağlıyor. Dahası bu dönemde gençler arasında sokak modası tarzı popülerleşirken milenyum etkisiyle dijitalleşme ve fütürizm de öne çıkıyor.
Sosyal medyanın yükselmesiyle birlikte, Türk modası kültürel çeşitlilik ve farklı perspektifler açısından da zenginleşti.
Akıllı tekstil, 3D baskılar, sanal gerçeklik gibi teknolojik gelişmelerin modayla bütünleşmesi, giyim endüstrisindeki dönüşümün önemli bir parçası haline geldi. Moda tasarımında dijital platformların ve teknolojik araçların kullanımı arttı, giyim ve aksesuarlarda teknolojiyle bütünleşen tasarımlar giderek yaygınlaştı…
Evet, Türkiye’de 100 yılda değişen moda, geleneksel ve modern unsurların etkileşimiyle şekillenen bir evrim sürecini yansıtmaktadır. Geleneksel Türk motiflerinin ve el sanatlarının modern tasarımlarla birleşmesi, Türk modasının zenginliğini artırmış ve uluslararası alanda tanınmasına katkı sağlamıştır. Yüzyıl içindeki bu dönüşüm, Türk modasının özgün kimliğini korurken küresel trendlere uyum sağladığını ve çeşitlendiğini göstermektedir.
Hepsi ve daha fazlası Turkuvaz Dergi ekibi tarafından hazırlanan özel Cumhuriyet 100. Yıl sayısında.