Bir tiyatro yapıtı, kendine mahsus kuralları ve nitelikleri olan bir yaratıdır. Özünde hareket vardır. Kelamı görünüşe, kanıyı harekete sokar. Zihinleri etkilemek için yalnızca biraz tiyatro izlememiz gerekiyor ve bunun için siz sanat severlere yeni çıkan oyunları derledik.
Yaftalı tabut
Adına tarihin dipnotlarında rastlayabildiğimiz, Türkiye’nin birinci bayan oyun müellifi, kuramcı, aktivist, toplumsal ve siyasi hayatın her alanında öncü Fatma Nudiye Yalçı’nın kıssası. 1920’lerde başlayan gayretine Dr. Hikmet Kıvılcımlı ve Nazım Hikmet de eşlik ediyor.
NORA: Bir Bebek Evi
Nora kusursuz bir eş ve annedir. Sorumluluk sahibi, hoş ve her şeyi her vakit hakikat yerde yapan bir bayan. Lakin geçmişinden bir sır ansızın ortaya çıkınca Nora’nın hayatı süratle çözülür. Üç gün boyunca Nora, kendisini ve ailesini korumak için savaşmalı ya da her şeyi kaybetme riskini göze almalıdır. Stef Smith’in mert yeni yorumunda oyun üç farklı vakit diliminde tekrar çerçeveleniyor. Bayanların oy hakkı uğraşı, özgürlük rüzgarlarının ağır estiği 60’lar ve deneyimlediğimiz çağdaş vakitler.
Bekçi ile postacı
Aynı meskeni paylaşan iki konut arkadaşıdır Marcello ve Piero. Piero gündüzleri posta dağıtan, geceleri meskende dinlenen Postacı, Marcello ise; Geceleri sokakları kollayan gündüzleri de konutunda keyif yapan gece bekçisidir. Meskende her eşyadan bir tane olmasına karşın ikisi de uyumlu bir halde kusursuz bir nizam içinde yaşamaktadır. ikisi de tıpkı anda soğuk algınlığına yakalanıp konutta kalınca bu nizam bozulmaya başlar. Birlikte yaşamanın, birbirinin alanına ve görüşlerine hürmet duymanın ne kadar da değerli olduğunu başlarına gelen bu durum sayesinde farkına varıp ortak tahlil üreterek arkadaşlıklarının değerini keşfederler.
Kuş öpücüğü
Bu kıssa hayatın her noktasını, meskenleri, sokakları ve televizyon ekranlarını ele geçirmekte olan şiddeti ve onun karşısında direnmeye çalışan sevgiyi anlatır.
Vişne bahçesi
Oyun, Çarlık Rusya’nın değişen toplumsal ve ekonomik hayatında giderek güç kazanan burjuva sınıfı karşısında yok olmaya başlayan aristokrat Ranevskaya ailesinin, yeni nizam karşısında eski alışkanlıklarından vazgeçememelerini ve değişen tertibin gelişimine ayak uyduramamaları sebebi ile zenginliklerini ve topraklarını kaybedişini husus alır.
Periferi
Oyun 2. Dünya Savaşı sonrası Almanya’da göçebe olarak yaşayan bir çingene obasının öyküsünü anlatmakta. Nazi Almanya’sında gerçekleşen çingene soykırımının travmasını hala yaşayan çingeneler bir taraftan ulus devlet sonları içinde kendi kimliklerini muhafazaya çalışırken birebir vakitte hayatta kalabilmek için çabalarını sürdürmektedirler. Obada yaşayan bir çingene kızı ile bir Alman askerinin yaşadığı aşk ise çingenelerin dışarı ile olan çatışmasını daha da gün yüzüne çıkaracaktır. Çingeneler üzerinden öteki meselesini kozmik bir formda anlatan oyun hem bizim ötekilere olan bakışımızı hem de onların dışarıya olan bakışını gözler önüne seriyor.
Yok
Yapımcılığını “Söz, Şiir, Sanat” ın yaptığı Tiyatro Bant’ın ikinci oyunu “Yok”un bir hikayesi yok. “Yok”, belleğin tuhaf bir karmaşasından ibaret. Bellek durmadan konuşmakta, öksürmekte, hatırlamaktadır. Yalnızca bir ağız olsaydı eğer bellek, ondan kimseye ilişkin olmayan sözler duyardık. Hikayesi bitmiş, vücudu çürümüş birilerinin sözlerini duyardık. Mesela bir interseksin, bir bayanın, bir erkeğin, bir kedinin, bir ucubenin, bir zürafanın… Derrida, “Marx’ın Hayaletleri” kitabında; “Bir hayaletin beni beklediğini biliyordum. Hem de en başta hem de perdeler açılır açılmaz.” der. Korkmadan söylemek gerekir; “Hortlaklar vardır!”
